Düzgün Bir Metabolizma İçin Bu Besine İhtiyacınız Var

Sağlığımız için tüketmemiz gereken birçok vitamin ve mineral bulunuyor. Örneğin, güçlü
kemikler için kalsiyuma ihtiyacımız varken, omega-3 yağ asitleri, modumuzu iyileştiriyor,
zayıflamamıza yardımcı oluyor ve enflamasyonla savaşıyor. Peki ya kolin? Kalsiyumu ya
da omega-3 yağ asitlerini sıkça duymuşsunuzdur. Fakat siz de  muhtemelen çoğu insan
gibi kolini daha önce hiç duymamışsınızdır.
Kolin oldukça önemli bir besin olmasına rağmen fazla bilinmiyor. Bu, elbette kötü bir
durum. Çünkü bu durum, kolinin öneminin ıskalanmasına yol açıyor.
Her ne kadar vücudunuz bir miktar kolin üretebilme kapasitesine sahip olsa da,
çoğunlukla kolini beslenme yolu ile alıyorsunuz. Ve yine çoğunlukla da yeterince kolin
almıyorsunuz.
Peki kolin ne işe yarıyor? İlk olarak, kolinin yağ metabolizmasında önemli rol oynadığını
söyleyerek başlayabiliriz. Diyetisyen Sarah Pflugradt, “Kolin ve onun vücutta yol açtığı
reaksiyonlar olmasaydı, yağ ve kolesterol kan dolaşımına katılmaktan ziyade karaciğerde
depolanırdı.” diyor. Bu fark oldukça önemli; çünkü yağ ve kolesterol karaciğerde
biriktikçe, metabolik sendrom ile kuvvetli bir şekilde ilişkilendirilen non-alkolik karaciğer
yağlanması ihtimaliniz de artıyor.
Dahası da var: Kolinin rolü, geniş bir yelpazeye yayılıyor. Kolin, kalp hastalıkları ile
ilişkilendirilen enflamasyon ile savaşıyor. Aynı zamanda beyin fonksiyonlarında da
önemli rol oynuyor gibi duruyor. Hatta, yeni yapılan araştırmalar, kolin seviyesinin
düzgün olmasının, kadınlarda göğüs kanseri riskini azalttığını da gösteriyor.
D vitamini gibi zor bulunan besinlerin aksine, kolin, kolaylıkla bulunabiliyor. Yumurta
sarısı, kolin açısından en zengin kaynaklardan birisi. Diğer önemli kaynaklar arasında
somon balığı, tavuk, brokoli, brüksel lahanası, yer fıstığı ezmesi ve deniz tarağını
sayabiliriz.
Son olarak, erkekler için günlük kolin alım miktarının ortalama 550 mg; kadınlar içinse
günlük 435 mg olduığunu ekleyelim.